26 Temmuz 2011 Salı

'Bir okur olarak Marcel Proust: İnsanlar arasındaki dostluk hava civadır'


Kaçtır 'sevgili dostum Proust' hakkında bir şeyler yazmak istiyordum. Ama bir başka dostumun leziz bir yazı kaleme aldığını gördüm. Sizlerle öncelikle bunu paylaşmak isterim. Yazının başlığı da zaten onun yazısının başlığı...

http://akintiyakurek.blogspot.com/2011/07/bir-okur-olarak-marcel-proust-insanlar.html
 




Proust'la ilgili gün gelir bir şeyler karalarız.  Dostumun yazısındaki 'bir tedavi yöntemi olarak okuma' bölümüne dikkat çekmek istiyorum. Şöyle diyor Proust: “Bizim için büyülü anahtarları olan içimizdeki derin, nüfuz edemeyeceğimiz yerlerin kapılarını açan yol gösterici olduğu sürece, okumanın yaşamımızdaki rolü sağıltıcıdır.”

Nitelikli edebiyat eserlerinin en azından kendi ruh sağlığım için ne kadar sağıltıcı olduğunu biliyorum. Bunca koşturmanın, paradan başka neredeyse hiçbir şeyin konuşmadığı dünyanın, politikanın politikaılara bırakıldığı, neresinden baksak rezil hale gelen dolayısıyla da anlamlar dünyamızda bizleri esir eden durumda, bazı kitaplar gerçek birer ilaç gibiler. Son zamanlarda bana bir isim ve kaleminden dökülenler bu anlamda çok iyi geldi:

Füruzan....





Onunla bu kadar geç tanıştığım için kendime çok kızıyorum. 6 ay kadar önce 47'liler romanıyla tanıştım onunla. Türkiye'de devrimci bir kuşağı, 12 Mart öncesi ve ve sonrasını arka planda tutarak, o gençlerin idealizmiyle, cumhuriyetin o gençler, ebeveynleri ve tüm anadolu coğrafyasındaki izleri, işkenceler, umutlar... Kadınlık durumunun o yıllara kadar hemen her sınıftan insanda evrildiği ya da aslında hiç evrilemediği gerçeğini inanılmaz bir gerçeklikle aktarabilmek..





Anadolu'nun farklı illerinden kalkıp büyük şehirlere okumak için gelen o gençlerin 60'ların sonu itibariyle idealleri, beraberlerinde getirdikleri insancıllık, başka bir dünya hayalleri, bunlara toplumun neredeyse her katmanın ket vurulmaya çalışılması, darbe ve sonrası, cumhuriyetin eğitimli ilk kuşağının boğucu, korkak, cumhuriyet idealinin yarattığı küflü bir orta sınıf pskolojisi...  Üstelik bütün bunları anlatırken yavanlığıa ve kurulupa hiç düşmemek... Bir de bunları harika bir türkçeyle anlatmayı başarabilmek, olay örgüsünü gerçeklikten neredeyse hiç kopmadan kurgulayabilmek Füruzan'ı fazlasıyla özgün kılıyor bence.

Parasız Yatılı öykü kitabını okuduğumda o kalemin gücünü bir kez daha hissetttim. 1972'de sait faik ödülü de almış. Almasa ne yazar o ayrı. 12 muhteşem öykü. Yine ağırlıkla kadınlık durumunun anlatıldığı, gereksiz hiçbir kelime kullanmadan, laf kalabalığına girmeden anlam yoğunluğuyla dolu yalın dili... Arka kapağındaki “Orhan Kemal'in kızlarından biri” yorumu da bir sürü şeyi anlatıyor bence... Okumak için  Sevda Dolu Bir Yaz ve Gecenin Öteki Yüzü kitaplarını sıraya koydum.

Benim gibi geç mi tanıştınız. Tanışmadınız mı? Okuyup sevidiniz mi? Yoksa tutmadınız mı? Bilmiyorum. Ama Füruzan sevenleri çok seviyorum. Onun bence dünya edebiyatında da şimdikinden daha büyük bir yeri olmalı. O güzel isminden ve ellerinden öpüyorum Füruzan'ı.....


sabah eskimişliğin
“Günlerdir yıkanmamış bulaşıkları görmeliyim , kendimi görmeliyim,suskuyu bekliyorum. Ona hazırım. Okul şarkılarını getirin, çocukların ilk saçlarını , kedileri, yoluk köpekleri. Susuuuuuun.
Nedir bu susan? Susku dolu bir evrene susku dolu bir savaş. İlkyazları odaya koyun , ölüm onlarla barınamaz gider. Ölüme inanmıyoruz ki , ondan korkalım efendim. Ama bir korktugumuz olmalı ; ihtiyarlıktan, çirkinlesmekten, korkuyoruz. Aklı savunuyoruz, ama güzellikten yanayız. Bize uslu olmayı öğrettiler başta... Bu saç size yakışmış, bu saç da bana yakışmış, değil mi? Ama kimlere ne yakışmamış, deyiverelim de sırıtalım; sizi söylemek bu denli kolay, sığ olmamalıydı, oysa öyle derin bunalımlara öykünüyordunuz ki... Çok acı çeken biri vardı, şehrin tüm pazartesileri ona kapalıydı ve diğer günleri de..."
Parasız yatılı öyküsünden,
Anne, saygılı sordu:

- Geciktik mi acaba?

Hademe kadın ilgisiz,

-Parasız yatılı imtihanlarının çocukları hep erken gelir. hiç gecikmezler...”


Özgürlük atları öyküsünden:
"Ben okula gitmiyordum. Tanrı da pek ortalarda yoktu gündüzleri. Geceleri geliyordu, ölümü istiyordum tanrı'dan. Ölünce, babalığım, donup kalıyordu. Ama ben her şeyi görüyordum ölünce.
Duru, mutlu bir ölümdü bu...
Gidiyor musunuz?
Güle güle.
Kapıyı iyice kapayın.
Sizden üşüdüm…"

 

5 yorum:

  1. "İncelen viyolonsellerin arasından bir çellonun kalınsı boğukluğu öne geçti."

    47'liler

    Füruzan değerlidir.

    YanıtlaSil
  2. onunla tanışmayı çok istiyorum.

    YanıtlaSil
  3. Ferit Edgü ile de ben tanışmayı çok istiyorum. Onu da öneririm. Güzel işler çıkarmış.

    YanıtlaSil
  4. Güzel derleme tadında bir yazı olmuş valla sevdim

    YanıtlaSil
  5. m.; evet ferit edgü'yü de severim.

    modafobik; teşekkürler..

    YanıtlaSil