31 Ocak 2012 Salı

OKUMASAYDIK ÇILDIRIRDIK...



2011 listeleri havada uçuşurken kendi kendime, “benim neyim eksik” dedim. Üstelik bu türden bir liste, ille de 2011'de çıkmış kitaplar ya da müziklerden oluşmak zorunda değil diye düşündüm. Listenin kendisi benim 2011'imden oluşabilir. Ve bu herkes için geçerli olabilir. Kendimce 2011'de okuyup en çok sevdiğim ilk 10 kitap listesi yapmaya karar verdim. İlk ikide soluğum kesildi. Aklıma önce Walter Benjamin'in Son Bakışta Aşk'ta, kitaplarla fahişeler arasında kurduğu bağlantılardan oluşan listeyi, sonra da 2011'de okuyup beğendiğim bazı satırları paylaşmak geldi. Altta önce Benjamin ve geçen yüzyılın başında yayımlanmış ama benim geçen yıl okuduğum kitaplardan ufak alıntılar var...


I. kitaplarla ve fahişelerle yatılabilir..
II. kitaplar ve fahişeler zamanı dokur.. geceye gündüz, gündüz de geceymişçesine hükmederler..
III. ne kitaplar ne de fahişeler dakikaların onlar için değerli olduğunu belli ederler.. ama biraz daha yakından tanındıklarında, ne kadar büyük bir telaş içinde oldukları görülebilir.. biz kendimizi kaptırdığımızda onlar dakikaları saymaktadır..
IV. kitaplar ve fahişeler öteden beri mutsuz bir aşkla birbirlerini severler..
V. kitaplar ve fahişeler – her ikisinin de onlardan geçinen ve onlara kötü davranan bir erkeği vardır.. kitaplarınki, eleştirmenler..
VI. kitaplar ve fahişeler umuma açık yerlerde hizmet verirler – öğrenciler için..
VII. kitaplar ve fahişeler – onlara sahip olanlar nadiren sonlarına tanık olurlar.. göçmeden gözden yitmenin bir yolunu bulurlar..
VIII. kitaplar da fahişeler de nasıl bu yola düştüklerini anlatan hikayeler uydurmaya bayılırlar.. oysa çoğunlukla ne olduğunu kendileri bile fark etmemişlerdir.. yıllar boyunca ‘kalbin’ sesine kulak verilir; günün birinde sırf ‘hayatı gözden geçirmek’ için durulan bir köşe başında kellifelli bir gövde pazarlığa başlar..
IX. kitaplar ve fahişeler kendilerini sergilerken sırtlarını dönmeyi severler..
X. kitaplar ve fahişeler doğurgan olur..
XI. kitaplar ve fahişeler – ‘dar kafalı yaşlılar, genç orospular..’ bir zamanların kötü şöhretli kitaplarından ne kadar çoğu bugün gençleri eğitmekte kullanılıyor..
XII. kitaplar ve fahişeler kavgalarını herkesin gözü önünde ederler..
XIII. kitaplar ve fahişeler – birinin sayfalarındaki dipnotlar neyse, ötekinin çoraplarındaki banknotlar da odur..


Kıskançlık, onu çeken kişi tarafından istediği kadar ustalıkla gizlensin, çektiren onu çabucak keşfeder ve bu sefer o gösterir ustalığını. Bizi bedbaht edebilecek konularda kandırmaya çalışır ve bunu başarır da, çünkü sıradan bir cümle, hiçbir şeyden haberdar olmayan birine, gizlediği yalanları ifşa etmez; onu diğer cümlelerden ayırmayız; korka korka söylenir, dikkatsizce söylenir. Daha sonra tek başımıza kaldığımızda, o cümleye geri döneriz; gerçeğe tamı tamına uygun değilmiş gibi gelir bize. Peki ama, cümleyi doğru hatırladığımızdan emin olabilir miyiz? Cümleye ve hatıramızın doğruluğuna ilişkin, içimizde kendiliğinden doğan şüphe, kimi sinirsel bozukluk hallerinde, sürgüyü çekip çekmediğimizi, elli kere baksak da hatırlayamadığımız zaman yaşadığımız şüpheye benzer; sanki hareketi binlerce kere baştan alsak da hiçbirinde kesin ve kurtarıcı bir anı harekete eşlik etmez. Hiç değilse kapıyı elli birinci kez kapatabiliriz. Oysa kaygılandırıcı cümle, geçmişte, tekrarlanması bizim elimizde olmayan, belirsiz bir işitme sürecinin içindedir. Bu durumda, dikkatimizi, hiçbir şey gizlemeyen, başka cümlelere yöneltiriz; tek şey, daha fazla şey öğrenme arzusu duymamak için, her şeyden habersiz olmaktır ama onu da istemeyiz. Kıskançlık ortaya çıktığı anda, hedef aldığı kişi tarafından, aldatma hakkı doğuran bir güvensizlik olarak görülür. Zaten bir şeyler öğrenebilmek amacıyla, yalan söylemeye ve aldatmaya başlayan da ilk bizizdir.”
Mahpus – Marcel Proust

not: 7 ciltlik bir romanın bir yerinden alıntı yapmak, hele bir de bunu Proust Abi'den yapmak çok zor bir şey. Neyse ki ciltleri bitirmenin rahatlığıyla alıntıladım...


Devlet denilen, sonunda düğmelerde ve başkaca madeni parçalarda son bulan o demir kollu mekanizmanın öne çıkmış bir ucu olarak tanıklık etmişti. Gelgelelim düzeni iyi işleyen bir devlette sürekli yaşamanın hayaleti andıran bir yanı da vardır; insan yasalardan ve ilişkilerden oluşma dev bir aygıtın denge içerisindeki kollarına değmeden, onları harekete geçirmeden ya da varoluşunun dinginliği içerisinde onlar tarafından ayakta tutulmaksızın ne sokağa çıkabilir, ne bir bardak su içebilir, ne de tramvaya binebilir; insan, içinin ta derinliklerine kadar uzanan bu kolların ancak pek azını tanır; öte yandan ise bu kollar, bileşiminin bütününü bugüne kadar kimsenin çözemediği bir örgü içerisinde yitip gider; bu kollar devlet vatandaşının havayı yadsıması ve onun boşluk olduğunu iddia etmesi gibi yadsınır, ama görünüşe bakılırsa bütün yadsınanların, su hava, uzam, para ve zamanın geçip gitmesi gibi, renksiz, kokusuz, tatsı , ağırlıksız ve ahlaksız olanların gerçekte en önemli şeyler niteliği taşımasının,yaşamın bir tür hayalet yanının simgelemesinin özü de budur; kimi zaman insanın, tıpkı iradesinin dışında sürüklendiği düşteymişcesine, bir ağın anlaşılmaz mekanizmasına yakalanmış bir hayvanın delice tepinmesinin kopardığı hareket fırtınası içerisinde paniğe kapıldığı olur. Polisin düğmeleri de işçi üzerinde böyle bir etki yaratmıştı, ve o anda kendisine gereken saygının gösterilmediğini hisseden devlet organı tutuklamaya başladı.”
Niteliksiz Adam – Robert Musil