2 Haziran 2012 Cumartesi

ADA VAPURU





Sevdiğim kadınla, güneşin yüzünü göstermeye başladığı günlerin birinde, adaya gitmeye karar vermiştik. Başta hayaldi. Her yolculuk hayali gibi gidilecek yerde yapılacaklar, belki yanına alacağın birkaç parça bir şey, yiyecekler ve içecekler konuşuldu. Ben ve o. Mümkünse sessiz bir gemi yolculuğunun ardından, yeni yeni çiçeklenen ağaçların altında yürüyüp adanın sessiz bir köşesini bulup oturacaktık.

Ama ne yapsak olmuyordu. Baş başa kalmaktan mı sıkılıyorduk? Mutluluğu çoğaltmak mı istiyorduk? Fazla mutluluk acaba bizi rahatsız eder diye mi düşünüyorduk? Sorular birbirini izliyordu. Yüz yüze ya da telefon görüşmelerimizde, adaya tek başımıza kaçamayacağımızı, daha doğrusu tek başımıza onlarsız gidemeyeceğimizi anladık.


Önce bir kaçını çağırdık. Sonra birbirimizden bağımsız en uygunlarına haber verdik. Onun ve benim uygun bulduğumuz misafirler, ikimiz için de toplamda uygun hale gelmeye başlıyordu. Fazlası yoktu. Hatta hep bir tarafı kalmış konuk listesiydi.

Zaten hepsi hayatlarımızın belli zamanlarında konuğumuz olabilecek tiplerdi. Her anımıza eşlik edemezler, her anıda da yer alamazlardı. Ama adaya onlarsız gidilmezdi.

Listeyi tamamladık. Ya da liste kendi doygunluğuna ulaşıp bize bağırdı: "Vakit tamam. Hadi gidiyoruz."
Son kez eksik gedik, çağrılmayan var mı diye baktık. Vapurda ve adada yerleri bile hazırdı. Yolcu listesini son kez kontrol ettik;
o, ben, deniz, sevgi, tutku, buse, okşan, güneş, bahar, duygu, neşe, gülümser, umut, kadim, arzu, gönül, bilge, şirin, mert, meltem, emel, yağmur, yıldız, çetin, arif, hilal, yavuz, ruhsar, mehtap, fulya, gül, yaprak, gizem, onur, saadet, çiçek, derin, sevda, öykü, sevinç, gözde, hazal, mesut, ufuk, latife, hayal, anıl, rüya, armağan, refik, cemre, beste, canan, barış, yüksel, ömür, döndü, müjgan, yaşar, kaya, sefa, yosun, bulut, ümit, adalet, erdem, bayram, sümbül, şirin, afet, poyraz, menekşe, gani, yiğit, ilhami, tan, nazlı, can, mutlu...

Karşılıklı oturuyorduk. O, armağanla gizemin, bense rüyayla öykünün arasında, yerlerimizi çoktan almıştık. Vapurumuz iskele aldı. Ada yönünde tam yol ilerlemeye başladık.

Ne yapıp edip vapura sokmadığımız üç kişi, kıyıdan denize doğru, öfkeden kudurmuş bir şekilde bağırıyordu; emir, zafer ve galip...