20 Haziran 2011 Pazartesi

'dingin, karanlık bir güz gelecek şimdi'


Şiirden çok anlamam. Kendimce birtakım şairleri severim, okurum. blogumun başlığından da anlaşılacağı üzere turgut uyar'ın hastasıyım...
5-6 ay önce kitapçıda önce kapağıyla ilgimi çeken (bkz. meta estetiği-bunu ayrıca paylaşırız), karıştırdığımda da şiirleriyle çeken Yaz Tarifesi'ni sıkılmadan döne döne okudum. Şairimiz Onur Caymaz birkaç gün önce de Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun doğumunun 100. yılı anısına düzenlenen şiir ödülünü kazandı. Bu da iyi. Yeni bir dosyayla kazanmış ödülü.
Dedim ya şiirden çok anlamam ama hiç artizliğe kaçmayan tadı güzel şirrler var Yaz Tarifesi'nde.
Ben de bundan istifade Yaz Tarifesi'nden bir şiiri paylamak istiyorum.


Yazdan Kalan Öpüşler
rüzgarı unuttum, kırmızı bir atkı
yaz, yorgun bir tarife... her yere gidiliyor yazdan
kilisedeki vitraylar, sinema locaları
pullar dökülüyor sedeften ilçe postanelerine
yaz, bir er mektubu
neydi unuttum. Bir şeylere gülüyordun orada
çocuktum bir gün, ah diyordum
ah bazı yamurlardan sonra akşam olmasa
uzanıp ıslak camları öpüyordum

sahibi ölünce bir köşeye atılan terliklerin
birbirine uzanmayan hüznüydü yaz
nota defterlerine yazılmış dizelerdi
otobüste şeftali yiyen o kadını unuttum
komşu düğünlerinde dansa kalkılan günlerdi
suçsuzken bile özür dileyen çocukluğum
buz tutmuş bir dönem dolap...
dudaklarımı silemiyorum harflerden, otogar
bir asker fotoğrafı, orta kahve törenleri
sonra fal açıyor kirpiklerin
kahvedeki telveden, faldan öpüyordum

o nedir, bir mektup mu
masada kağıt, kalem, çay bardağı
bardakta kaşığı unutmuşsun üç asır var
dokunup kalmış tanrısı zamanın
mermer o yüzden böyle beyazdır
kelebekler ölüyor, mumlar yanmış, İzmirlere gidelim
o yüzden bir mızıka çalınsa yazdır
bu şarkıyı çok seviyorum orada, hangisiydi unuttum
nakaratından öpüyorum

öyle oluyor canımın içi
bazı ağaçlar sunutuluyor kış gelince, örnekse manolya
yaz, saçlarını tarıyor çarşıların
elinden tutmuş meyhanelerin, istasyonlar biliyor...
Büyükada, Viranbağ, Elif Mualla diye bir kadın
şair fotoğrafları duruyor masasında
anı olmuş hepsi, pansiyona dönüyorduk
huzurevinin bahçesinde, bir adam el sallıyordu
bütün yaz böyle geçti canımın içi
dingin, karanlık bir güz gelecek şimdi

orada bir şeye gülüyordun, gülüşünden öpüyordum...

yaz / 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder