1 Nisan 2012 Pazar

çekyat günlüğü


Bir aya yakındır evsizim. Bodrum katındaki dairemi tuhaf bir hüzünle boşalttım. Sevgileriyle ve yine sevgileri kaynaklık tır tırlarıyla beni öldürdükleri annemlere gittiğim birkaç günü saymazsam, her akşam bir tandığın evinde kalıyorum. Sırtımda çantam, gerekli malzemelerle dolanıyorum. Başlarda zevkli bile sayılabilirdi. “Bu akşam Beylerbeyi'nde mi kalsam, yoksa Bahariye'de mi??” gibi bol seçeneğin arasından gidecek bir yer seçmeyle, çingene ruhumu gıdıklayan bir şeylerle avunuyordum. İlk dokuz gün dokuz ayrı evde kalmayı da başardım.Aferim bana. Sonra çevrim başladı.
Evli, evli ve çocuklu, öğrenci, bekar, işsiz, çalışan, eve iş getiren, türlü kadınlar ve erkeklerin havasını soluyup kokusunu ve rengini verdiği, en hijyeniğinden, en kirlisine, komibilisnden sobalısına, bol yemeklisinden, en susuzuna kadar farklı evler... İkiz yataklar, koltuklar, yer yatakları, tekli ya da 0.75 insanın sığabileceği, uzun süredir kullanılmadığıyla tozlu ve soğuk misafir odası denen garip odalardaki yataklarda uyudum. Bir takım kanepelerde ve yataklarda birileri, kafamın altına bir yastık üstüme yine türlü türlü battaniyeler ve yorganlar örttüler. (hepsime minnettarım)
Banyolarında duşlar aldım. DİA marka boxer'larımı (ucuz ve kullanışlı. Ancak önündeki DİA yazısını her gördüğümde, içindekinin bir konserve ya da süt olmadığını, Althusser'ci deyimle DİA'nın Devletin İdeolojik Aygıtları kavramını, ve içindekini düşününce, devletin bir tür erkek aygıtı kafasını düşünmekten, hatırlamaktan kendimi alamıyorum o ayrı) kirli çoraplarımı ve t-shirt'lerimi yıkadım...
Ama en çok çekyatlar eşlik etti. Adı kadar güzeldir. Hani karşı cinsten biriyle uyusanız, dar alanda kısa paslaşma tadında daha da güzel bir hale gelebilir. Hele bir de gittiğiniz evde o an kalabalık bir güruh varsa, üzerinde o an birileri bile otursa artık ilk işim bir çekyata göz koymak ve ilk fırsatta üzeri boşaldığında oraya kıvrılmak. Zor açılanlar, ortası sırtınıza batanlar, herhangi bir yataktan yüz kat daha rahat olanlar.... Çekyat candır...
Ama son bir haftadır yorulmaya başladım. Hastalandım... Bir ayda üç kilo verdim. Artık yoruldum başkalarının sabahlarına uyanmaktan. Çekyatlarda gördüğüm rüyalarım keşke gerçek olsa demeye başladım... Sonunda bir ev buldum.
10 gün sonra taşınacağım. Çekyatım da olacak. Gelen misafirlerle paylaşmaya kıskanacağım, günlüklerime devam edeceğim bir çekyat...
Yer yatağı mı? O başka bir yazının konusu olsun... Şimdi rehberden bu gece kafamı koyabileceğim çekyatlı evi olan birisini bulmak için çalışmaya başlamalıyım... 

5 yorum:

  1. ahaha,çok güzel,çok samimi. hoşuma gitti okumak. bu çekyat günlüklerinin devamını bekliyoruz KENDİ evinde :)

    YanıtlaSil
  2. eyvallah. tabi, elimden geldiği kadar çekyat günlüğüne devam. (elimden geldiği kadar çekyat ne saçma bir laf oldu) yani eve bir yerleşeydim, günlüğe devam.

    YanıtlaSil
  3. arka odaya alacağım çekyat modelini görsellerden bakarken denk geldim yazıyı okudum cok güzel bir anlatım sevdim :D

    YanıtlaSil
  4. figeen; teşekkürler...

    YanıtlaSil
  5. arka odaya alacağım çekyat modelini görsellerden bakarken denk geldim yazıyı okudum cok güzel bir anlatım sevdim :D

    mesajı yukarıdan kopyaladım ama banada aynısı oldu :)

    YanıtlaSil