Sevdiğim
kadınla, güneşin yüzünü göstermeye başladığı günlerin
birinde, adaya gitmeye karar vermiştik. Başta hayaldi. Her yolculuk
hayali gibi gidilecek yerde yapılacaklar, belki yanına alacağın
birkaç parça bir şey, yiyecekler ve içecekler konuşuldu. Ben ve
o. Mümkünse sessiz bir gemi yolculuğunun ardından, yeni yeni
çiçeklenen ağaçların altında yürüyüp adanın sessiz bir
köşesini bulup oturacaktık.
Ama
ne yapsak olmuyordu. Baş başa kalmaktan mı sıkılıyorduk?
Mutluluğu çoğaltmak mı istiyorduk? Fazla mutluluk acaba bizi
rahatsız eder diye mi düşünüyorduk? Sorular birbirini izliyordu.
Yüz yüze ya da telefon görüşmelerimizde, adaya tek başımıza
kaçamayacağımızı, daha doğrusu tek başımıza onlarsız
gidemeyeceğimizi anladık.
Önce
bir kaçını çağırdık. Sonra birbirimizden bağımsız en
uygunlarına haber verdik. Onun ve benim uygun bulduğumuz
misafirler, ikimiz için de toplamda uygun hale gelmeye başlıyordu.
Fazlası yoktu. Hatta hep bir tarafı kalmış konuk listesiydi.
Zaten
hepsi hayatlarımızın belli zamanlarında konuğumuz olabilecek
tiplerdi. Her anımıza eşlik edemezler, her anıda da yer
alamazlardı. Ama adaya onlarsız gidilmezdi.
Listeyi
tamamladık. Ya da liste kendi doygunluğuna ulaşıp bize bağırdı:
"Vakit tamam. Hadi gidiyoruz."
Son
kez eksik gedik, çağrılmayan var mı diye baktık. Vapurda ve
adada yerleri bile hazırdı. Yolcu listesini son kez kontrol ettik;
o,
ben, deniz, sevgi, tutku, buse, okşan, güneş, bahar, duygu, neşe,
gülümser, umut, kadim, arzu, gönül, bilge, şirin, mert, meltem,
emel, yağmur, yıldız, çetin, arif, hilal, yavuz, ruhsar, mehtap,
fulya, gül, yaprak, gizem, onur, saadet, çiçek, derin, sevda,
öykü, sevinç, gözde, hazal, mesut, ufuk, latife, hayal, anıl,
rüya, armağan, refik, cemre, beste, canan, barış, yüksel, ömür,
döndü, müjgan, yaşar, kaya, sefa, yosun, bulut, ümit, adalet,
erdem, bayram, sümbül, şirin, afet, poyraz, menekşe, gani, yiğit,
ilhami, tan, nazlı, can, mutlu...
Karşılıklı
oturuyorduk. O, armağanla gizemin, bense rüyayla öykünün
arasında, yerlerimizi çoktan almıştık. Vapurumuz iskele aldı.
Ada yönünde tam yol ilerlemeye başladık.
Ne
yapıp edip vapura sokmadığımız üç kişi, kıyıdan denize doğru, öfkeden kudurmuş bir şekilde bağırıyordu; emir,
zafer ve galip...